Tereyağının Kalbine Yolculuk

Tereyağıyla tanışma yaşı diye bir şey vardır. Kimileri için üç yaşında mısır ekmeğine sürülen bir parça, kimileri için bir tencere pilavın üzerinde eriyen o sarı sıcaklık... Ama hepimiz onu bir şekilde tanırız. Tanırız ama aslında onun ne kadar derin bir karaktere sahip olduğunu çoğu zaman fark etmeyiz.
Tereyağı, bir yemeğe sadece yağ değil, geçmiş katar. Çocukluğun sabah kokusunu, anneannenin tülbentle süzdüğü yoğurdun tortusunu, bayram sabahlarında pişen kavurmaların cızırtısını… Yani sadece damakta değil, hafızada da iz bırakır.
Bugün market raflarında her biri birbirine benzeyen sayısız yağ arasında, gerçek tereyağının sesi biraz kısıldı. Oysa ki o, mutfağın sessiz ama baskın oyuncusudur. Tarifte adı küçük geçer ama etkisi büyük olur. Sadece lezzet değil, yapı, kıvam ve aroma da onunla dönüşür. Sade bir bulgur pilavı bile tereyağıyla adeta şölene döner.
Anadolu mutfağı için tereyağı, yağdan çok daha fazlasıdır. Karadeniz’de mısır ununun ruhu, Erzurum’da cağ kebabının dumanı, İç Anadolu’da eriştenin harcı, Ege’de ise zeytinyağının bile saygı duyduğu bir rakiptir. Bu topraklarda tereyağıyla yapılan yemek, "azıcık ama öz"dür. Çünkü biliriz ki onunla pişen yemek, emekle pişmiştir.
Yemek yaparken tereyağını önce dinlemek gerekir. Tavaya dokunduğu anda çıkan o hafif çıtırtı, şefin ilk notasına benzer. Tıpkı müzikteki prelüd gibi, o ses yemeğin karakterini belirler. Fazla kızarsa yemeği yakar; az pişerse kararsız kalır. Tereyağı ölçü ister, zaman ister, özen ister.
Artık birçok tarifte "sağlıklı" yağların peşinde koşarken, gerçek tereyağının hakkını teslim etmeyi unutuyoruz. Oysa ölçülü kullanıldığında, sadece tat değil, bedenle de dost bir bileşendir. Doğal, katkısız ve sabırla yapılmış bir tereyağı, bugünün modern mutfağına da yerleşebilecek kadar zarif bir klasiktir.
Sonuçta bir yemek, sadece malzemelerle değil, o malzemenin taşıdığı anlamla güzel olur. Tereyağı, bize sadece doygunluk değil, köklerimizi de hatırlatır. O yüzden belki de her şefin, her evin ve her tarifin kalbinde bir yer açmalı ona. Çünkü bazı tatlar vardır; tarif edemezsin ama eksik olunca hemen fark edilir.
Ve tereyağı… işte tam da o eksikliği en çabuk belli eden şeydir. Hadi o eksikliği giderelim.
Baharatlı Tereyağı Tarifi
Verim: 1 küçük kavanoz (yaklaşık 200 g)
Hazırlık süresi: 10 dakika
Bekleme süresi: 1 saat (buzdolabı)
Malzemeler:
200 g tuzsuz tereyağı (oda sıcaklığında, yumuşamış)
1 diş sarımsak (ezilmiş)
1 tatlı kaşığı kuru kekik
1 tatlı kaşığı kuru biberiye (veya taze doğranmış 1 tatlı kaşığı)
½ çay kaşığı toz kimyon
½ çay kaşığı tatlı toz biber
1 çay kaşığı pul biber (isteğe göre acı/tatlı)
1 çay kaşığı tane karabiber (havanda ezilmiş)
½ çay kaşığı tuz
(isteğe bağlı) 1 çay kaşığı limon kabuğu rendesi
(isteğe bağlı) 1 çay kaşığı ince doğranmış taze maydanoz
Hazırlık:
Tereyağını geniş bir kâseye al, tahta kaşık ya da spatula ile iyice karıştır.
Tüm baharatları ve ezilmiş sarımsağı ekle. Güzelce karıştır, tamamen homojen olsun.
Dilersen içine limon kabuğu ya da taze otlar da kat. Yaz aylarında çok ferah bir lezzet verir.
Karışımı streç film üzerine koy ve rulo hâlinde sar ya da bir kavanoza doldur.
Buzdolabında en az 1 saat dinlendir (aromaların oturması için).
İstersen buzlukta 2 ay saklayabilirsin.
Nerelerde Kullanılır?
Sıcak ekmeğin üstüne sür (özellikle çavdar ya da köy ekmeği)
Izgara etin ya da tavuğun üstüne son dakikada kondur
Haşlanmış sebzelerin ya da patates püresinin içinde erit
Makarnaya sos gibi bile karıştırabilirsin
Kahvaltıda sade tere yağdan sıkılanlara bomba bir alternatif olur
Yorum Yazın